Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 | |
Bismillâhirrahmanirrahîm, Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Allahümme Salli alâ Seyyidinâ M…….in ve alâ Âli Seyyidinâ M……..
Kıymetli misafirler, dostlarım ve aziz gönüldaşlarım; bu açılış merasiminde bizi yalnız bırakmayıp şereflendirdiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyor ve saygıyla selâmlıyorum.
Sözün en başında, bu davayı en olmaz şartlarda bile liyakatle taşıyan, yeşerten, canlar canı için kendi rahatını ve hayatını hiçe sayan başta Şehid Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu'nu, Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek'i, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretlerini, Şeriat için kıyama kalkan Şeyh Said Hazretlerini, İstiklal Mahkemelerinde şehit edilen âlimlerimizi, devrim kanunlarını ayağı altına alarak İstanbul'un göbeğinde Sünneti Seniyyeyi ihyâ eden Mahmud Efendi Hazretlerini, gönüller sultanı Abdülbaki Hazretlerini ve muazzez İslâm davasının daha nice yıldızlaşmış kahramanını, yolumuzun büyüklerini rahmetle yad ediyorum.
Unutmayalım ki geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Yolumuzu bir meşale gibi aydınlatan ve 1400 yıldır bayrağı elden ele taşıyarak ulvi İslâm davasını hep bir adım öteye götüren, bize örneklik teşkil eden, insan ve dava adamı olabilmenin vakarını, şahsiyetini, samimiyetini, liyakatini en müşahhas haliyle kendi hayatlarıyla gösteren sahici kahramanlarımızı unutmadığımız gibi, düşmanlarımızı da unutmayacağız. Yegane varlık sebepleri İslâm düşmanlığı olan ve emperyalistlerin çıkardığı çizmeleri giyerek Anadolu insanının dinine, diline, kültürüne, örfüne savaş açan küfür yobazlarını... Allah ve ahlaktan bahsetmeyi bile yasaklayan, ibadethanelerimizi ahıra çeviren, ümmet coğrafyamızı darmadağın eden, elifbamızı takvimimizi değiştiren, dilimize musallat olan, hilafeti ilga ederek müslümanları başsız bırakan, hasılı İslâm'a dair hangi iz varsa silerek ecnebi bir toplum yaratma hayali kuran vahşeti asla unutmayacağız. Onlarla asla uzlaşmayacak, anlaşmayacak, orta yol aramayacağız. Eyüp Sultan Camiinden Kaşgari dergahına çıkarken elindeki tesbihiyle "ahbese lanet, ahbese lanet" zikrini çeken Efendi Hazretlerinin örnekliğinde olduğu gibi, onlara karşı kinimizi, öfkemizi ve düşmanlığımızı her daim taze tutarak onları da lanetle anıyoruz.
Efendimiz (sav) buyuruyor ki; "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!" Kıymetli misafirler, bizce en büyük haksızlık, dost ve düşman kutupları ayırt edememektir. Hak ile batılın, İslâm ile küfrün kavgasında tarafını seçememek, tavrını belli edememek, dostluğunda ve düşmanlığında samimi olamamaktır.
Bugünkü cemiyet manzaramızda; ister müsbet, isterse de menfi mânâda, toplumun hangi kesiminde yer alırsa alsın, ekseri derin bir samimiyetsizlik söz konusu bizce. İster müslüman olsun, ister kafir; nisbeten az sayıdaki müstesnalar haricinde, çoğu insan davasında ihlas üzere durmuyor ve muvazaacılığın törpüleyen ikliminde sahtelikleri yaşatıyor. Bu insanlar davasını hayatına gereğince tatbik etmiyor ve mukaddes davalar hayatın gayesini teşkil etmiyor da, hayatın gelişi güzel akışı içinde olsa da olur olmasa da cinsinden önemsiz bir renk teşkil ediyor. Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu'nun: "Sizden tek bir şey istiyorum, o da samimiyet" mealindeki emrinde olduğu gibi, bütün sahte ve yarım oluşlardan, şeytani tesellilerden uzak olarak, tek ve gerçek örnek olarak Asrı Saadeti tanıyan ve gözünü sahici oluşlara dikmiş bir teşkilat ve hareket kadrosu oluşturmak zorundayız.
Kıymetli müslümanlar; bugün memleketimiz ve dünya hiç olmadığı kadar derin bir buhrana düşmüş vaziyettedir. Çünkü hiçbir hak ve hakikat, dünyanın sunileşen gündeminde kendisine yer bulamıyor. Küfür bütün pisliğini insanlığın üzerine kusmuş ve nihayetinde de işin içinden çıkamayarak bütün insanlığı bir cinnet ve intihar psikolojisinin orta yerinde bırakmıştır. Emperyalizm, dünya hakimiyetini ele geçirdiği son yüz elli yıldır insanlığa iyi, doğru, güzel adına hiçbir şey vaad edememiş ve insanca yaşayabilmenin bir yolunu bırakmamıştır. Müslümanlar olarak bizlerin de hilafetin ilgasından sonra dünya siyaset arenasında hiçbir söz sahibi olamamamız ve dünyaya yaşanmaya değer hayat adına yeni hiçbir şey vaad edemememizden dolayı, bu bataklık ortamından çıkış için insanlığa bir kurtuluş reçetesi sunamadığımız gibi, tersine ümmet olarak kendimizi de aynı bataklığın balçığına saplanmaktan kurtaramadık. Allahu Teala Müslümanları yeryüzünde kendisine halife olarak vazifelendirmiştir. Bundan dolayı da, kıymetli misafirlerimiz, bizlerin en temel vazifesi, yeryüzünde gerçek anlamda insan olarak yaşayabileceğimiz İslâmî bir hayat tarzını hakim kılmak, İslâm nizamını tüm esasları ile beraber yeniden tesis etmektir. Buna memuruz, buna mecburuz. Bizler de bu mukaddes vazifede karınca kaderince bir yer tutmak maksadıyla bu derneği oluşturduk. Ve başta Anadolu coğrafyası olmak üzere tüm ümmetin ve insanlığın mazlumlarının kurtuluşunu temin etmek gibi ulvi bir gayenin bizi harekete sevk edici duygusu ile yola çıktık.
İslâmcı mücadeleye kendisini nisbet eden her fert, cemaat, vakıf, dernek, parti veya kuruluş, kendi meşrebi, hususiyeti ve rengi çerçevesinde mukaddes davamızı cemiyet planında temsil edip, onun hizmetkarlığı vazifesini görürken, aynı zamanda kendi şahsiyetinde görünen yanı ile de zenginliğimizi temsil eder. Bu bizim ayrılığımızı-gayrılığımızı değil, tam aksine İslâm sancağı altında her biri ayrı ayrı vazifeleri icra etse de, aynı ulvi maksadı nişanlayan, bunun için çabalayan, fedakarlık gösteren, küfre galebe çalıcı şanlı zaferi arzulayan bir ve bütün ordu ifademizi temsil eder. İsimlerimiz ve vasıflarımız ne olursa olsun, nihayetinde bizi tarif eden biricik kimlik vardır, o da İslâm.
Bir biz varız, bir de onlar.
Bir Müslümanlar vardır, bir de kafirler.
Bir dünyaya iyiyi, doğruyu, güzeli hâkim kılmaktan başka maksadı olmayan İslâmın aydınlık savaşçıları vardır, bir de gölgesinde kan, gözyaşı, vahşet, sömürüden başka şey vaat etmeyen emperyalizmin canavar sürüsü.
Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu'nun buyurduğu gibi: "pazarlıksız olarak kim Allah ve Resulü diyorsa biz ondan, o da bizdendir"... Bizler Müslümanları yekpare bir bütünün uzuvları olarak görüyor ve İslâm kardeşliğinden başka aidiyet, bağ, illiyet, kimlik ve şeref tanımıyoruz. Başta burada bulunan siz değerli misafirlerimizin şahsında tüm ümmet coğrafyamızı da bu vesile ile kardeşlik hukukuyla selâmlıyoruz.
Analarımız, babalarımız, ünvanlarımız, isimlerimiz, kavimlerimiz, renklerimiz başka başka da olsa, Peygamberler Peygamberinin ümmeti olarak öz be öz kardeşiz. Biriz, beraberiz.
Geldiğiniz için tekrar teşekkür ediyor, hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Esselâmü aleyküm.